Bond No 9 TriBeCa

Bazı parfümlerin şeytan tüyü vardır. Zarif, duru ve sade imajı verip birdenbire içinden kışkırtıcı ve seksi bir kişiliği dışarı salıverir.

Gözüne far tutulan tavşan gibi kalakaldığım ve "hadi canım!" diye kendi kendime söylenmemi sağlayan bir parfüm oldu Tribeca.

Beklenti yokken ters köşe yapan parfümleri her zaman seviyorum. Tribeca da aynı şekilde.Beklentim yokken ilk önce notalarından bakarak acaba mı diye başlayıp kokladığımda "işte bu!” diye diye devam ettiğim ve yeni gözdem diye noktayı koyduğum bir parfüm keşfetmiş olmanın hazzını ve mutluluğunu yaşatan bir parfüm oldu.

Yasemin çiçeğinin kokusunu sevmeyen var mı? Peki, kakaonun kokusunu duyunca ağzı sulanmayan? Aslında biri nemli hatta zaman zaman ıslak, diğeri ise daha çok kuru ve tozlu olarak kullanılan bu iki nota, ambroxan ve sedirin hafif reçineli, sıcak birleşimi ve karamelin gourmand tatlılığı ile oldukça güzel dengelenip bağlanmış.

Açılışı direkt olarak Baccarat Rouge hissiyatı dediğimiz medikal ve yer yer mentollü merhemleri anımsatan bir şekilde yapıyor. Bir saniye! Hemen burun kıvırmayın.Bu kısım çok kısa ve geçici bir süre çünkü.Yasemin bembeyaz gelinliğini giymiş bir şekilde içeriye girişini yapıyor. Taptaze canlı ve berrak bir yasemin bu. Dalından yeni koparılmış daha, yeşil hissiyatı içinde bulunduran doğal bir yasemin. Parfüm bu noktadan sonra oldukça farklı bir faza geçiyor. En sevdiğim kakao kullanımlı parfümlerin başında gelen Amouage Lilac Love tarzında kullanılan harika bir kakao yaseminin üstüne serpiştirilirken karamel ile bu gourmand his zirveye çıkıyor. Parfümün bu sonu karakolda biter. İşte parfümü usul usul, hanım hanım başlatıp daha sonra wamp bir karaktere çeviren şeytan tüyü tam olarak bu oluyor. Oysaki yasemin kendi halinde takılıyordu ta ki kakao ve karamel onu yoldan çıkarana kadar. Çok yönlü çok katmanlı ama bir o kadar pürüzsüz.